Şimdi elimde yeni doğmuş bir bebekle bakınca tekrar hayata; ‘çocuklar büyüdükçe dertleri büyüyor’ diyenleri kısmen anlıyorum. Böyleyken en büyük derdi gazı oluyor, yedirip giydirip koynuna alıp yatırıyorsun bitiyor. Uykusuzluğu da var elbet ama onun da gücü zaten annenin damarlarındaki kanda mevcut. Öyle bir mekanizma işliyor ki, iki saat uykuyla gece boyu uyumuş kadar dinamik oluyor insan. Peki ya büyükler bu kadar kolay mı? Bu sıralar benim için hiç değil. Önümüzdeki dönem başı kızımın ilkokula başlayacak olmasının gerginliğini şimdiden taşıyorum üzerimde.
Bi kaç ay öncesine kadar çocuklarım için okulsuz eğitim yapmayı ciddiyetle düşünmüştüm. Formal eğitimin ezberci ve tek düze kalıplarını, zihinlerine tek tornadan çıkmış muamelesi yapılmasını, gereksiz bir yarış ve kaygı içerisine girilmesini düşündükçe onları bu girdap içine sokmak istemedim. Özgür düşünsünler, birileriyle öncelik sonralık yarışına girmesinler, meyilli oldukları ne varsa onu zevkle çalışıp öğrensinler, gereksiz bilgiye boğulmasınlar, sınırlı vakitlerde sıkıcı bir eğitime hapsolmasınlar, yıpranmasınlar ve yıpratılmasınlar(!) isterken çok mu şey istiyorum. Çok olsa yine iyi çünkü biliyorum ki ben eğitim sisteminin böyle olduğu bir ülkede imkansız bir şey istiyorum.
Bu düşüncelerle ilk önce anaokulunun sıralı, saatli, seçilmiş olan aktivitenin isteyip istemediği sorulmadan dayatıldığı formal sisteminden kurtarayım dedim ve çocuklarımı anaokuluna göndermemeye karar verdim. Ta ki karşı yakadaki adını sık duyduğum Montessori Okulu oturduğum semte açılana kadar. Büyük bir heyecanla gidip görüştüm, ben derdimi anlattım onlar sistemlerini. Şimdi her yerde ot gibi biten aslından uzak bir montessori eğitimi değildi, uzmanlığını yurtdışındaki kaynağından alan, özenle yetiştirilmiş eğitimcileri olan ortaklaşa verilmiş bir emeğin ürünüydü bu okul. Yine de tereddüt ettim ama denemeye değerdi. Her iki çocuğumu da gönderdim ve ilk aylar yarı zamanlı giden oğlumu da tam güne dönüştürdüm. Gözümün hiç arkada kalmadığı, çocuklarımın gözlerindeki mutluluğu okuduğum bir okul oldu orası.
Benim için eğitimden önce çocuklarımın mutluluğu ön planda. Ne öğrendiklerinden çok mutlu olup olmadıklarıyla ilgileniyorum ve mutlu olan çocuğun zaten istediği şeyi zevkle öğreneceğini biliyorum. Çünkü orada bireysellik var, tercih etme ya da etmeme hakları var, sıkılma hakları var ve en önemlisi dayatma yok. İşte şimdi böyle bir sisteme huzurla emanet ettiğim kızımın ilkokul macerası beni daha da endişelendiriyor. Bir tarafımsa eğer aradığım okulu bulamazsam maceraya değmez biz de okulsuz eğitim yapalım diyor. Bu cesaretimi sosyal medya gruplarından sıklıkla takip ettiğim okulsuz anneler grubundan aldığımı da söylemeliyim.
Zihinleri köreltilmemiş, önüne set çekilmemiş, özgür düşünebilen ve mutlu bireyler hayal etmek suç değil ama yaşadığım topraklarda zor görünüyor.
Benzer Yazılar
Etiketler: Anne, annelik, çocuk, eğitim, formal eğitim, montessori, montessori okulu, okulsuz eğitim